I wrote an article for Turkish Energy Association‘s monthly magazine “Enerji Panaroma” July edition about the final recommendations of the Task Force on Climate Related Financial Disclosures. You can read the July issue here, or my article (in Turkish) below.

Recall that the Task Force was established by the G20 Financial Stability Board and its recommendations have imminent implications on sustainability and climate related disclosures. You might remember my summary of the final report and you are more than welcome to have a look (both in English and Turkish).

İklim Bağlantılı Finansal Beyanlar Çağı: Her Sektörün Yararlanabileceği 4 Temel Öneri

Halihazırdaki yatırımlar kadar gelecekteki yatırımların iklim değişikliği göz önüne alındığında nasıl bir risk çerçevesinde ve hangi stratejilerle değerlendirildiği bilgisi Paris Anlaşması sonrasındaki dönemde alınacak kararların temelinde olacak.

Haziran ayının son günlerinde ülkemizde ve dünyanın pek çok yerinde ortaya çıkan sıcak hava dalgalarının etkilerini tüm şiddeti ile yaşıyoruz. Bilim insanları, insan kaynaklı iklim değişikliğinin bu gibi aşırı hava olaylarının yaşanma sıklığını daha şimdiden arttırdığını; acil ve yapısal önlemler alınmadığı takdirde gelecekte daha da arttıracağını belirtiyorlar. Hatırlanacağı üzere iklim krizi ile küresel ölçekte mücadelenin çerçevesini bundan böyle altına 195 ülkenin imza attığı ve bu yazı kaleme alındığı tarihte (aralarında Türkiye’nin bulunmadığı) 151 ülkenin resmen taraf olduğu Paris Anlaşması çizecek. Anlaşma, fosil yakıtlara dayalı ekonomik anlayıştan daha düşük karbonlu ve dahi karbonsuz ekonomik anlayışına geçişi temsil ediyor.

Paris Anlaşması’nın küresel ölçekte yarattığı dalgaların yayıldığını; devletler, yerel yönetimler, özel sektör dahil hemen her düzeyde atılan adımları tetiklediğini gözlemlemekteyiz. Anlaşmanın finans dünyasındaki yansımalarına dair son çarpıcı örnek ise G20 Finansal İstikrar Kurulu (Financial Stability Board – FSB) tarafından oluşturulan İklim Bağlantılı Finansal Beyanlar Görev Gücü’nün (Task Force on Climate Related Financial Disclosures – TCFD) 18 aylık bir çalışma sonucunda ortaya koyduğu ve önerilerden oluşan rapor.

Raporu ve rapor kapsamında iklim bağlantılı finansal beyanlara ilişkin önerileri kritik ve görünür kılan şey bunları daha ilk gününden sahiplendiğini kamuoyu ile paylaşan yüzü aşkın önde gelen CEO oldu. Bu CEO’lar arasında Shell, Dow Chemical, Allianz gibi hemen her sektörden küresel devler, IIGCC (İklim Değişikliği Kurumsal Yatırımcı Grubu) gibi küresel yatırımcı grupları ve SSE (Sürdürülebilir Borsalar Girişimi) gibi çatı kuruluşlar da bulunuyor.  Peki neden bu devler bu konuyla yakında ilgileniyor?

İklim değişikliği bağlantılı risk ve fırsatlarla ilgili şeffaf bilgi üretimi şirketlerin olduğu kadar yatırımcılar, piyasalar, sigorta şirketleri gibi çok geniş bir yelpazeyi yakından ilgilendiriyor. Zira, halihazırdaki yatırımlar kadar gelecekteki yatırımların iklim değişikliği göz önüne alındığında nasıl bir risk çerçevesinde ve hangi stratejilerle değerlendirildiği bilgisi Paris Anlaşması sonrasındaki dönemde alınacak kararların temelinde olacak. Ancak sıkıntı şu ki gelişen algı ve farkındalığa, atılan adımlara rağmen hemen her sektördeki şirketlerin ezici çoğunluğu iklim bağlantılı risk ve fırsatlarla ilgili değerlendirmelerini ya gerçekleştirmiş değiller ya da finansal beyanlarına yansıtmıyorlar. Yani bir bilgi boşluğu mevcut. İşte tam da bu noktada FSB TCFD önerileri devreye girmekte.

Öncelikle bu önerilerin sektörlerin kendi içinden doğduğunu ve geniş bir paydaş süreci sonrası nihai şeklini bulduğunu söyleyebiliriz. TCFD, 32 üyeden oluşuyor ve bu üyeler sektörler/endüstriler arasında dengeli bir dağılım gözetecek şekilde seçiliyor. TCDF’nin raporu ve önerileri hazırlama sürecinde (yaklaşık 18 ay) kendi toplantıları dışında 18 ayrı etkinlikte paydaşlarla bir araya geldiğini, 1250 katılımcı ile istişare yürüttüğünü, taslak rapor ve önerilere dair 500’ü aşkın öneriyi göz önüne aldığını belirtmek ortaya çıkan önerilerin ne denli sahiplenildiğine bir gösterge olacaktır.

Raporda, iklim değişikliği bağlantılı riskler ve fırsatların istisnasız tüm ekonomik sektör ve endüstrileri etkileyeceği vurgulanmakta. Finansal sonuçların hangi risk yönetişimi ve yönetimi bağlamında elde edildiğini anlamanın gittikçe önemli bir hale geldiği Paris Anlaşması sonrası dünyada hem yatırımcılar hem yatırım alan şirketlerin uzun vadeli stratejilerini ve sermayenin en etkin kullanım seçeneklerini gözden geçirmelerinin elzem oluğunun altı çizilen raporda yatırımcılar, finansörler ve sigorta şirketlerinin iklim bağlantılı risk ve fırsatları doğru şekilde değerlendirip fiyatlandırabilmek için ihtiyaç duyabilecekleri bilgiler değerlendiriliyor ve farklı katmanlara ilişkin hemen her sektörde kullanılabilecek 4 temel öneri sunuluyor[1] (Şekil 1).

Şekil 1. İklim Bağlantılı Finansal Beyanlar Görev Gücü önerileri (TCDF 2017’den adapte edilmiştir)  

Öncelikle en üst katman olan “Yönetişim” katmanında organizasyonlardan iklim bağlantılı risk ve fırsatlara ilişkin yönetişim yapılarını beyan etmeleri öneriliyor. Bir alt katman olan “Strateji” katmanında ise iklim bağlantılı risk ve fırsatların organizasyonun iş süreçleri, stratejik ve finansal planlamaları üzerindeki olası etkilerinin doğru şekilde değerlendirip şeffaf bir şekilde beyan edilmesi tavsiye ediliyor. Bir alt katmana daha inildiğinde “Risk Yönetimi” katmanına ulaşıyoruz. Bu noktada TCDF önerisi organizasyonların iklim bağlantılı riskleri nasıl tanımladığını, hangi yöntemlerle değerlendirdiğini ve yönettiğini beyan etmeleri çağrısında bulunuluyor. Tüm bu katmanların en merkezinde ise “Metrik ve Hedefler” katmanı yer almakta. Organizasyonların bu katmana ilişkin olarak bu risk ve fırsatlarının hangi metrik ve hedefler üzerinden değerlendirildiğini ve yönetildiğini beyan etmesinin önemine değiniliyor.

TCDF ayrıca şirketlere insan kaynaklı iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin yanı sıra düşük karbonlu (ve nihayetinde karbonsuz) ekonomiye geçişin organizasyon stratejilerinde ve iş süreçlerinde oluşturabileceği uzun ve kısa vadeli şoklar karşısındaki dayanıklılığını ve toparlanabilme kapasitelerini farklı iklim senaryoları kapsamında (özellikle de Paris Anlaşması sıcaklık artış hızını 2oC altında tutma hedefleri göz önüne alınarak) test etmelerini, sonuçlarını beyan etmelerini de öneriyor. TCDF önerileri doğrultusunda halihazırda bazı çalışmalarda bulunan ve bunları beyan eden şirketlerinse kullandıkları çerçeveler ve süreçler üzerinden (örneğin Karbon Saydamlık Projesi – CDP) beyanlarına devam etmeleri ve yeni öneriler doğrultusundaki bilgileri aktarmaları teşvik edilmekte.

Türkiye’de özel sektördeki tüm aktörlerin bu önerilere dair adımlar atması, atan kurumların çabalarını daha da ileriye taşımaları, hâlihazırda kullandıkları raporlama kanalları aracılığı ile beyanda bulunmaları iklim değişikliği risk ve fırsatlarını daha etkin yönetebilmelerinin yanı sıra yatırımcılar, finansörler, sigorta kuruluşları gibi aktörlerin yeni dönemde ihtiyaç duyduğu hayati bilgileri edinmelerine yardımcı olarak, küresel finans mimarisini yeni krizler karşısında sağlamlaştıracaktır.

NOT: Detaylı öneriler ve sektörel yönergelerin de yer aldığı rapora FSB TCDF sitesinden (www.fsb-tcfd.org/) ulaşılabilir.

* Arif Cem Gündoğan iklim değişikliği ve düşük karbon ekonomisine geçiş alanlarında kıdemli uzman olarak danışmanlık yapmaktadır. Jean Monnet bursiyeri olarak King’s College London’da Çevre ve Kalkınma yüksek lisansını tamamlayan Arif Cem Gündoğan, akademik çalışmalarına ODTÜ Yer Sistem Bilimleri doktora programında devam etmektedir.

[1] TCDF (2017) Recommendations of the Task Force on Climate Related Financial Disclosures (Final Report) Task Force on Climate Related Financial Disclosures. June 2017.